Kevser, 'Hz.Muhammed'e, pek çok nimetler anlamındaki Kevser verilmiş olduğunu için bu adı almıştır.
'Ey Muhammed, doğrusu sana pek çok nimetler vermişizdir. Öyleyse Rabbin için namaz kıl, kurban kes. Asıl soyu kesik, sana kin besleyen kimsenin kendisi olacaktır.'
Kevser, bolluk, bereket, soy gürlüğü demektir. Sözlüklerinize bakarsanız, Kevser kelimesinin karşısında bunlardan başka şu açıklamaları da bulabilirsiniz: Kevser; cennetteki kutsal ırmak, bir kadın ismi. Kevser, Qur'an'ın en kısa suresidir.
Surede Peygamberimize Yüce Allah'ın pek çok nimetler vermiş olduğu bildirilmiştir. Bu nimetlere karşılık kendisinden, Rabbi için namaz kılması ve kurban kesmesi istenmiştir. Kendisine 'soyu kesik' diyenler için de bir teselli cümlesi vardır. Asıl soyu kesikler, ona soyu kesik diyenler olacaktır.
Sevgili Çocuklar, Peygamberimizin üç tane erkek çocuğu doğmuş olduğu halde, bunlar ömürlü olamamış, bebeklik çağlarında ölmüşlerdi. Peygamberimizin her erkek çocuğunun ölüşünde, düşmanlar, 'Muhammed'in soyu kesik, kendisinin ölümü ise adı sanı unutulacak' diye olumsuz sözler yayıyorlardı. Bir insan olan Peygamberimizin evlat acısına saygı göstermemelerinin yanısıra, müslümanların morallerini bozmaya çalışıyorlardı. Onlara göre soy yalnız erkek çocuktan sürerdi. Sizler biliyorsunuz ki, Peygamberimizin soyu, en küçük kızı hariç, Paygamberimizin diğer kızları ile onlardan olan torunlar da, kendisinden önce ölmüşlerdir. En küçük kızı Fatıma'dan olan torunları ise Peygamberimizin soyunu devam ettirmeye yetmiştir.
Soyun yalnız erkek Çocuklarla devam edeceği inancı bazı yerlerde hala geçerlidir. Bu insanlara, Peygamberimizin soyunun, bir tek kız çocuğundan devam etmiş olduğunu hatırlatmak lazımdır.
Peygamberimize soyu kesik diyenler, ayetlerde belirtildiği gibi, asıl kendileri soyu kesik olmuşlardır. Peygamberimizin adı, Qur'an ve İslam dini sayesinde hiç unutulmamıştır. Peygamberimize soyu kesik diyenler ise, Çocuklarının ve torunlarının müslüman olması sonucu unutulup gitmişlerdir.
Surede, Peygamberimize Kevser'in, yani bolluğun, bereketin verilmiş olmasının anlamı, O'nun adının, Yüce Allah'ın adının yanısıra daima hatırlanmasıdır.
Kevser için, cennette bir nehir, denilmiştir. Kevser, niçin bir nehir olarak düşünülmüştür acaba? Şunu hatırlamalısınız: Çok zengin, her ihtiyacı sağlanmış insanlar için ne deriz?' Bolluk içinde yüzüyor, nimetlere garkolmuş' deriz değil mi? Bolluğa suya, bolluk içinde yaşamayı suda yüzmeye benzetiriz. Su, insanlık için hayattır. Susuz hayat düşünülemez. Su olunca pek çok ihtiyaç giderilir. Suyu içeriz, suyla yıkanır temizleniriz, suda yüzer eğleniriz, su ile bir yerden bir yere gideriz. Tarlalarımızı su ile sular, besinlerimizi su ile yıkarız. Su, iyi kullanıldığında, nimetlerin en büyüğüdür. İşte, bunun için Kevser, bir nehir olarak düşünülmüştür. Fakat o, herhangibir nehir değil, cennette ki bir nehirdir. Ona 'Peygamberin nehri' de denilmiştir. O öyle bir nehirdirki, suyunda her türlü ihtiyacın doyumu vardır.
Günlük yaşatışımızda çok susamışken, güzel bir su içtiğimizde, 'Bu su bana kevser gibi geldi' deriz. Yani 'çok lezzetliydi, içince ferahladım' demek isteriz.
Kevser, sadace su demek değildir. Yüce Allah'ın Peygambermiz'e verdiği her türlü nimet Kevser'in içindedir. Peygamberimiz yetim bir çocuktu, zengin değildi. Peygamber olunca ise akrabası bile ona düşman olmuştu. Hemşehrileri onu vatanında yaşatmamışlardı. Garip olarak yabancı bir yere göç etmek zorunda kalmıştı. Buna rağmen Yüce Allah ona, akrabasından ileri arkadaşlar, kendisini anne babası gibi seven mü'minler, vatanından ileri ülkeler bağışladı. Bu nimetlerin hepsi Kevser'dendir.
Surede Peygamberimiz'e, bütün bu nimetleri hatırlayarak şükretmesi namaz kılması ve kurban kesmesi öğütlenmiştir. Namaz kılmak, Qur'an'da en çok tekrarlanan öğüttür. Müslüman olmanın gözle görünür işareti namazdır. Peygamberimiz şüphesiz namaz kılıyordu. Fakat Kevser suresi, Mekke döneminde vahyolunmuştu. Namaz o zaman için henüz tam olarak, vakitleri ve rekatları ile belirlenmemişti. Beş vakit namaz öğüdünü Peygamberimiz daha sonra almıştır. Namazın kılınması, Mekke döneminde çok zordu. Çünkü müslümanlar izleniyordu. Onların açıkça namaz kılmalarına izin verilmiyordu. Namazın, bütün kuralları ile kılınması Medine dönemindedir. Surede namaz kılmanın öğütlenmesi bununla ilgilidir.
Namaz mü'minleri biraraya getirir, birlik oluşturur, mü'minlerde Allah sevgisini ve korkusunu canlı tutar. Namaz için belli vakitlerde bir araya gelen mü'minler birbirlerinden davramış öğrenirler, birbirlerine saygı göstermeye alışırlar. Gençler yaşlıları örnek alırlar. Çocuklar onları taklit ederler. Hele yabancı ülkede namaz, kişileri, konuşulan dilden sonra birbirine en çok yaklaştıran değerdir.
Surede namazla kurbanın birlikte öğütlenmesi, buradaki namazın, bayram namazı olarak açıklanmasına da yol açmıştır. Kurban bayramlarında, Haccın yanısıra veya hac yapılmamışsa bile, bayram namazı kılınır. Namazdan sonra kurban kesilir, etler dağıtılır. Böylece bayram sevinçle kutlanmaya başlanır.
Kurban kesmek, müslüman olsun olmasın, herkesin tanıdığı bir ibadettir. Fakat kurban kesmenin şekli müslümanlar için farklıdır. İnsanlar kurban kesmeyi öğrenmelidirler ki, yanlış işleri kurban sanmasınlar. Biliyorsunuz, tarihte kurban diye çok yanlış işler yapılmıştır. Putlara kurban kesmek, Çocukları kesmek veya içlerinde ateş yanan putlara atmak gibi.
Kurban yalnız Allah için kesilir. Kurban insandan olmaz, her hayvandan da olmaz. Kurban, eti bol olan ve yenilir olan hayvandan olur. Kurban aileye bol et sağladığı gibi, ondan akrabaya ve komşuya da pay ayrılır, fakirlerin ve yolcuların hakkı unutulmaz.
En önemlisi kurbanın saygı ile kesilmesidir. İnsanlar, hayvanlar, bütün canlılar, yaşamak için beslenmek zorundadırlar. Beslenme, canlıların birbirlerini yemesi ile olur. Bitkiler, toprağın içindeki gizli besinlerden beslenirler. Hayvanlar, bitkileri ve hayvanları yiyerek beslenirler. Fakat hiç biri yiteceğinden fazlasını öldürmez. İnsanlar da bitkilerden ve hayvanlardan beslenirler. Kurban kesme, bunu bize hatırlatır. Kurbanın dışında düşünmeden, kasaplardan her gün alınıp yenilen etler bize, canlıya saygıyı unutturabilir. Etleri ve diğer besinleri bazen beğenmeyiz, atarız bile.
Fakat kurban eti böyle değildir. Kurban bizim, kesileceği ana kadar sevip okşadığımızdır. Onun etine de, kemiğine de, derisine ve barsağına da saygı gösteririz. Onun organlarını gelişi güzel yerlere atmayız. Etinin ve kemiğinin en küçük parçasını bile değerlendiririz. Sevap böyle kazanılır.
Kurban ibadeti bizi terbiye eder, bizde kalıcı davranışlar geliştirir. Böylece biz her türlü etin, bir canlının canından olduğunu düşünürüz. Hatta sebze ve meyveleri, bizi manen besleyen çiçekleri, bütün tabiat ürünlerini de, benzetme yolu ile böyle canlı nesneler olarak düşünürüz, hepsine saygı gösteririz. Onları boş yere koparıp,çürütüp ziyan etmeyiz, bir yolla değerlendirmeye çalışırız. Sizler de böyle düşünmeye ve hareket etmeye çalışın olmaz mı?
MİHMANDAR
14.11.2007 tarhinden bu güne kadar 162115 ziyaretçi (412957 klik) kişi burdaydı!
Bir kişinin veya bir eserin bu sitede bulunması, bu siteyi hazırlayanların bu kişiyi desteklediği anlamına gelmez. Bu sitenin amacı bu eserleri kullanıcılarının değerlendirmesine sunabilmektir. Sahibinin herhangi bir isteği olursa, eser siteden derhal kaldırılacaktır.
