tiyatrom kardelen
PAYLAŞMAK GÜZELDİR  
  ANA SAYFA
  MÜZİĞİM
  TİYARO TARİHİ
  TİYATRO TERİMLERİ
  DİKSİYON EĞİTİMİ
  SES EFEKTLERI
  TİRATLAR
  OYUN METİNLERİ
  TIYATRO KITAPLARI
  GELENEKSEL OYUNLAR
  ORTAOYUNU VE KARAGÖZ
  NASREDDİN HOCA
  BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ
  PORTRELER
  EBRU SANATI
  EBRU SANATI VİDEOLARI
  USTA ELLER
  ATATÜRK'E GÖRE...
  => türk genci nasıl olmalı
  YAZARLARDAN
  ŞİİRLER
  LÜTFEN OKU
  RESİMLER
  KELEBEĞİN KALBİ
  FİLM İZLE
  TUGRALAR
  2007-2008 SEZONU DT.OYUNLARI
  EN İYİ 10 TÜRK FİLMİ
  TİYATRO SİTELERİ
  ANA SAYFA HABERLERİ
  USTA TİYATROCULAR
  TÜRK HALK MÜZİĞİ ÇALGILARI
  NAMAZ VAKİTLERİ
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  ZİYARETÇİ SAYISI
  Gönül Dostları.. SİTENİZİ EKLEYİNİZ
  BANNERLERİMİZ
Ne yapsalar boş........................
göklerden gelen bir karar vardır
ATATÜRK'E GÖRE...

 

ATATÜRK’e  göre  
Kültür ve Eğitim


Atatürk'e göre eğitim toplumsal hayatın ihtiyaçlarına ve çağın şartlarına uygun bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Ülkenin dünyadan soyutlanamayacağına işaret eden Atatürk ilim ve fennin kayıtsız ve şartsız, nereden olursa olsun alınacağını söylüyor. Atatürk'e göre buna mani olacak anane ve akideler milleti esarete götürecektir. 

Atatürk'ün kültür politikası eğitim politikasından ayrı mütalaa edilemez. Tespit edilen kültür değerleri eğitimle yeni nesillere ve bütün topluma maledilmektedir. Cumhuriyet rejimi kendisini eski rejimin eğitim müfredatından ve usulünden özenle ayırdetmektedir. Eğitimin milletin seciyesine ve çağa uygun bir millî kültüre dayanması istenmekte ve yeni yetişen nesillerin bu şekilde millî bağımsızlığını koruyacağına inanılmaktadır. Atatürk bu hususta şöyle diyor: 


"Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin tarihî tedenniyâtında en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin hurâfâtından ve evsâf-ı fıtriyemizle hiç de münasebeti olmayan fikirlerden, Şarktan ve Garptan gelebilen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i millîye ve tarihiyemizle mütenâsip bir kültür kasd ediyorum. Çünkü dehâ-i millîmizin inkişâf-ı tammı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Lâalettayin bir ecnebi kültürü şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin muharrip neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür (har'aset-i fikriyye) zeminle mütenâsiptir. O zemin, milletin seciyesidir. 

“Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa mevcudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile teâruz eden bilumum yabancı anâsırla mücadele lüzumunu ve efkâr-ı millîyeyi kemâl-i istiğrak ile her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârâne müdafaa zarureti telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün kuvâ-i ruhiyesine bu evsâf ve kabiliyetin zerki mühimdir. Daimî ve müthiş bir cidâl şeklinde tebârüz eden hayat-ı akvâmın felsefesi, müstakil ve mesut kalmak isteyen her millet için bu evsâfı kemâl-i şiddetle talep etmektedir." 

Atatürk bu amaçların gerçekleştirilebilmesi için eğitimin yaygınlaştırılması, özellikle köylülerin okutulmasını istemektedir. Bu şekilde, Cumhuriyet rejiminin toplumsal tabanını genişletmek ve cumhurun katılımını temin edecek asgari bir eğitim seviyesine ulaşmak hedeflenmektedir. 

 

“1. Hayat-ı içtimaiyemizin ihtiyaca tetâbuk etmesi.
2. İcâbât-ı asriyeye tevâfuk etmesidir.

"Gözlerimizi kapayıp mücerret yaşadığımızı farz edemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp cihan ile alâkasız yaşayamayız. ... Bilakis müterakkî, mütemeddin bir millet olarak medeniyet sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

 


“Hiçbir delil-i mantıkîye istinâd etmeyen bir takım an'anelerin, akidelerin muhafazasında ısrar eden milletlerin terakkisi çok güç olur; belki de hiç olmaz. Terakkide kuyût ve şurûtu aşamayan milletler hayatı makul ve amelî müşahade edemez. Hayat felsefesini vâsi gören milletlerin taht-ı hâkimiyet ve esaretine girmeğe mahkûmdur."



Kültür ve Medeniyet

 


"Efendiler. Asırlardan beri milletimizi idare eden hükûmetler ta'mîm-i maarif arzusunu izhâr edegelmişlerdir. Ancak bu arzularına vusûl için Şarkı ve Garbı taklitten kurtulamadıklarından netice milletin cehilden kurtulamamasına müncer olmuştur. Bu hazin hakikat karşısında, bizim takibe mecbur olduğumuz maarif siyasetimizin hutût-i esâsiyesi şöyle olmalıdır: Demiştim ki bu memleketin sahib-i aslîsi ve hey'et-i içtimaiyemizin unsur-i esâsîsi köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kadar nûr-i maariften mahrum bırakılmıştır. Binaenaleyh; bizim takip edeceğimiz maarif siyasetinin temeli evvelâ mevcut cehli izâle etmektir. Teferruâta girmekten içtinâben, bu fikrimi birkaç kelime ile tavzih etmek için diyebilirim ki alelıtlak umum köylüye okumak, yazmak ve vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanıtacak kadar coğrafî, tarihî, dinî ve ahlâkî malûmat vermek ve amâl-i erbaayı öğretmek maarif programımızın ilk hedefidir." 

 


Kültür konusu sosyal bilimlerde en çok tartışılan ve tanımlanmaya çalışılan konulardan birisidir. Bu husus Türk fikir hayatı ve modernleşme hareketleri bakımından da geçerlidir. 



Bu yazının sınırları içinde kavram etrafındaki tartışmaların tam bir dökümünü vermek mümkün değildir. Sadece Ziya Gökalp'in kültür (hars)-medeniyet ayrımından bahsetmek suretiyle Atatürk'ün kültür tanımının farklılığına işaret etmek yeterli olacaktır. Ziya Gökalp'e göre kültür (hars) ile medeniyet ayrıdır: 

 "Evvelâ, (hars) millî olduğu hâlde, (medeniyet) beynelmileldir. Hars, yalnız bir milletin dinî ahlâkî, hukukî muakalevî, bediî, iktisadî ve fennî hayatlarının ahenkdar bir mecmuasıdır. Medeniyetse, aynı (mamure) ye dahil birçok milletlerin içtimaî hayatlarının müşterek bir mecmuudur. Meselâ Avrupa ve Amerika mamuresinde bütün Avrupalı milletler arasında müşterek bir (garp medeniyeti) vardır. Bu medeniyetin içinde biri birinden ayrı ve müstakil olmak üzere bir İngiliz harsı, bir Fransız harsı, bir Alman harsı ilh. mevcuttur." 

Gökalp bu ayrımla, batı medeniyetinden nelerin alınıp alınmayacağını tespit etmek istemektedir. Buna göre medeniyetten farklı olan kültürün (harsın) sahasında yer alan unsurlar muhafaza edilecektir. Alınacak olanlar ise bir tür yöntem ve teknolojidir. 

"Avrupa medeniyetinden ne alacağız? Şüphesiz, ondan millî bir lisan almayacağız. Çünkü halkımız arasında konuşulan millî bir lisanımız var. Fakat lisaniyat ilmine dair usullerimiz yok. O halde ondan lisan değil, lisaniyat ilmini alacağız [...] Şüphesiz Avrupa'dan millî bir ahlâk da almayacağız. Zira halkımız arasında millî ahlakımız da var. Fakat ahlâkiyat ilmine dair taharri [araştırma] usullerini bilmiyoruz. O halde ondan ahlâk değil, ahlâkiyat ilmini alacağız [...] Bizi Avrupa'dan her şeyden ziyade ayıran dindir. Avrupa daima Hristiyan kalacak, biz ebediyen Müslüman kalacağız. Bununla beraber, Avrupa'dan dinîyat ilmini almamızda da hiç mahzur yoktur. Çünkü dinîyat bütün dinlere aynı nazarla bakan bir ilimdir ve yalnız dinlerin nasıl tetkik edildiğine dair müsbet ve objektif usulleri gösterir [...] biz Avrupa'dan hatta müsbet ilimlerin oralardaki neticelerini bile almayacağız. İlmî hakikatleri kendimizde bulmak üzere yalnız ilimlerin usullerini alacağız, hatta tekniklerin, fenlerin mahsullerini değil, kendilerini alacağız. Meselâ, Avrupalı musikişinasların bestelerini değil, halkımız arasında terennüm edilen melodileri armonize edecek usûlleri alacağız." 

Ziya Gökalp'in medeniyet anlayışına karşılık Ahmet Ağaoğlu'nun medeniyet anlayışı kültürü de içine alacak genişliktedir. Ağaoğlu'na göre medeniyet bir hayat tarzıdır. 

"Yalnız hayat kavramını en geniş ve şümullü bir manada almalıdır. Hayatın bütün tecellilerini, maddî ve manevî bütün olaylarını o kavram içine koymalıdır. (...) Maddî kısım meselâ elbiselerin şekli, binaların biçimi, ibadet ve ayinlerin yapılış tarzı vs.den ibarettir. Manevî kısım ise, düşünce ve duyguya ait olduğundan, yayılış sahası daha geniştir. Genellikle denebilir ki, her medeniyetin kendine göre ortak bir düşünme gücü, bir zekâsı vardır; adeta bir dimağa sahiptir. Bunun gibi, her medeniyetin bir kalbi vardır. Bir duyuş tarzı vardır. Dolayısıyla, ortak bir ahlâka, bir değer duygusuna, ortak bir iyi ve kötü, güzel ve çirkin görüşüne sahiptir." 

 


Kaynak: kültür ve turizm bakanlığı web sitesi

MİHMANDAR  
 


 
 
 
 
14.11.2007 tarhinden bu güne kadar 161678 ziyaretçi (412265 klik) kişi burdaydı!



   En iyi 10 türk filmi  -  2007-2008 sezonu D.T. Oyunları  -  canlı film izle  -  Oyun Metinleri  -  Tiyatro terimleri  -  Kelebeğin Kalbi  -  Tiyatro Siteleri 

 Ana Sayfa Haberleri  -  Usta Tiyatrocular  -  SİTENİ EKLE  -  Banner ekle  -  Sayaç  -  Namaz Vakitleri 

SUFLOR Bir Kültür ve Sanat Sitesidir  ______________________________ Copyright © SUFLOR.TR.GG - Telif Hakları Adnan KUŞ.' a Aittir.________________________________ 14 / KASIM / 2007


Bir kişinin veya bir eserin bu sitede bulunması, bu siteyi hazırlayanların bu kişiyi desteklediği anlamına gelmez. Bu sitenin amacı bu eserleri kullanıcılarının değerlendirmesine sunabilmektir. Sahibinin herhangi bir isteği olursa, eser siteden derhal kaldırılacaktır.


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol