tiyatrom kardelen
PAYLAŞMAK GÜZELDİR  
  ANA SAYFA
  MÜZİĞİM
  TİYARO TARİHİ
  TİYATRO TERİMLERİ
  DİKSİYON EĞİTİMİ
  SES EFEKTLERI
  TİRATLAR
  OYUN METİNLERİ
  TIYATRO KITAPLARI
  GELENEKSEL OYUNLAR
  ORTAOYUNU VE KARAGÖZ
  NASREDDİN HOCA
  BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ
  PORTRELER
  EBRU SANATI
  EBRU SANATI VİDEOLARI
  USTA ELLER
  ATATÜRK'E GÖRE...
  YAZARLARDAN
  ŞİİRLER
  LÜTFEN OKU
  => QUR'AN OKU VE DİNLE
  => QUR'AN ZİYAFETİ
  => nasihat
  => alak suresi
  => kalem suresi
  => fatiha suresi
  => müzzemmil suresi
  => müddessir suresi
  => leheb suresi
  => tekvir suresi
  => Ala suresi
  => kevser suresi
  => tekasur suresi
  => ihlas suresi
  => yasin suresi
  => SIGARA
  => SIGARA2
  => sıgara3
  => sıgarabanner
  RESİMLER
  KELEBEĞİN KALBİ
  FİLM İZLE
  TUGRALAR
  2007-2008 SEZONU DT.OYUNLARI
  EN İYİ 10 TÜRK FİLMİ
  TİYATRO SİTELERİ
  ANA SAYFA HABERLERİ
  USTA TİYATROCULAR
  TÜRK HALK MÜZİĞİ ÇALGILARI
  NAMAZ VAKİTLERİ
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  ZİYARETÇİ SAYISI
  Gönül Dostları.. SİTENİZİ EKLEYİNİZ
  BANNERLERİMİZ
Ne yapsalar boş........................
göklerden gelen bir karar vardır
kalem suresi





KALEM SURESİ
Mekke, 02

Sevgili Çocuklar!

Surenin ilk ayetleri Kaleme yemin edilerek başlamış olduğu için, ona Kalem ismi verilmiştir.

"Hokka ile kaleme ve onlarla yazılanlara yeminler olsun ki..." (Ayet 1)

Qur'an surelerinin bir çoğu yeminle başlar. Yemin edilen şeyler, Qur'an öğretisinde çok önem verilmiş olan şeylerdir. Şüphesiz bu şeylere önem verilmesinin sebebi, onların insanlar için çok önemli oluşudur. Mesela güneşe, aya, Kitab'a, meleklere, bulutlara, dağa yemin edilmiştir. Şimdi de hokka ile kaleme ve onlarla yazılanlara yemin edilmektedir. Hokka, kalem ve onlarla yazılanlar niçin bu kadar önemlidir? Ve acaba niçin Qur'an'ın bir suresi onlara yemin edilerek başlamıştır? Önce hokka ve kalemden söz edelim. Sonra onların yazdıklarının önemine geçelim.
Peygamberim uludur

    Peygamberim uludur
    Abdullah'ın oğludur
    Güzel adı Muhammed
    Yolu Allah yoludur

    Annesidir Amine
    Nur yağdı can evine
    Gördü tatlı rüyalar
    İmrendi gök zemine

    Doğdu hakkın güneşi
    Doğmadı hiç bir eşi
    Beşyüz yetmiş bir yılı
    Söndü şirkin ateşi

    Bastı altı yaşına
    Kaldı bir tek başına
    İnci gibi annesiz
    Üzüntüler boşuna

    Hak dindirir her yası
    Dedesiyle amcası
    Hemen kanat gerdiler
    Büyüdü gül goncası

    Kırk yaşına girince
    Peygamberlik verildi
    Allah birdir deyince
    Putlar yere serildi

    Herkes kördü sağırdı
    Gelin diye bağırdı
    Hakkın doğru yoluna
    İnsanları çağırdı

    Sürü sürü kalabalığa
    Karşı duran O oldu
    İnsanları felaha
    Kavuşturan O oldu

    23 yıl didindi
    Taşı yastık edindi

Sizler kalemin ne olduğunu bilirsiniz. Çünkü kalem pek çok değişikliğe uğramasına rağmen hala kalem olarak isimlendirilmektedir. Fakat hokka artık kullanılmamaktadır.
Hokka, küçük bir kavanozdur. Hokkanın içinde mürekkep bulunurdu. Bunun için ona mürekkep hokkası denirdi. Boğumlu ince kamışlar terbiye edilip süslenerek kalem olmaya elverişli hale getirilirdi. Kalemin en önemli yeri ucu idi. Özel kalemtraşlar onun ucunu açarlardı.
Eskiden matbaalar, basımevleri yokken, kitaplar elle yazılarak çoğaltılırdı. Konuların başlıkları ayrı, metinler ayrı, sayfa kenarlarına yazılan açıklamalar ayrı kalınlıkta uçlu kalemlerle yazılırdı. Özellikle Qur'an yazmada ucun çok büyük önemi vardı. En küçük bir kalınlık veya incelik yazıyı değiştirirdi.

Sevgili Çocuklar,

Qur'an'ı Kerim'in nasıl yazılmış olduğunu büyüklerinizle konuşun. Peygamberimiz'in özel yazıcıları vardı, vahiyleri onlara yazdırırdı. Onlara vahiy katipleri deniliyordu. Yazı yazmanın pek az kimse tarafından bilindiği bir devirde, Yüce Allah'ın sözlerini yanlışsız olarak , özenle yazmak, sorumluluk isteyen, güç bir işti. Fakat aynı zamanda şerefli bir işti.
O zaman bugünkü gibi kağıtlar bulunmadığı için Qur'an'ı Kerim, deriler, kemikler, yapraklar üzerine, o zaman için en değerli bilgiler nerelere yazılıyorsa onların en iyisine yazılıyordu. Daha önceki Peygamberlere vahyedilen bilgiler de, o zaman için yazı nelere yazılıyorsa , onlara yazılmıştı.

Mesela Musa Peygamber'e vahyedilen bilgiler levhalara yazılmıştı. Levhalar kilden yapılıyor, yazılar, kil ıslakken yazılıyor, sonra pişirilerek bozulmaz hale getiriliyordu. Mezepotamya bölgesinde yapılan kazılarda, böyle pişmiş kile yazılmış kitaplardan oluşan kütüpheneler ortaya çıkarılmıştır. Anadolu'nun bazı yörelerinde yapılan kazılarda pişmiş kil levhalardan mektuplar, kanun metinleri bulunmuştur.
Önemli olan bilgilerin korunmasıdır. Bilgiye her devirde çok önem verilmiştir. Yazının bulunmasından önce insanlar bilgileri ezberleyerek korurlardı. Hafızası kuvvetli, iyi ezberleyebilen kimseler ayaklı kütüphane, canlı tarih görevi yaparlardı. Onların herbiri, kendileri gibi ezberi güçlü gençlere öğretirlerdi. Böylece bilgiler kaybolmaz, korunur, dededen toruna devredilebilirdi.

Yazı bulunduktan sonra kalem ve kalemi kullanarak yazı yazabilenler çok itibar kazandılar. Qur'an'ı Kerim'de hokkaya ve Kalem'e yemin edilmiş olması, ayette belirtildiği gibi onlarla yazılanların öneminden dolayıdır. Kalem ve mürekkep gelişigüzel şeyleri de yazıp çizmede kullanılabilir, fakat çok önemli, çok güzel şeyler de yazı ile ve mürekkeple korunur, onlar adeta ölümsüzlüğe erişirler.

Müslümanlar kaleme ve mürekkep hokkasına çok önem vermişlerdir. Üzerine yazı yazıldığı için kağıt da önem kazanmış, bunları kullanan usta kişiler toplumun ileri gelen kişilerinden olmuşlardır.
Mesela kalemler küçülüp de kullanılmaz hale gelince, onlar herhangi bir yere atılmamış, ya yüksek bir dam üzerine fırlatılmış veya ayakaltı olmayan bir yerde toprağa gömülmüştür.

Hattatlar kalemleriyle öyle bütünleşmişlerdir ki, onlardan bazıları, hayatları boyunca açtıkları kalemlerin yongalarını saklayarak, öldüklerinde yıkanma suyunun bu kırıntılarla ısıtılmasını vasiyet etmişlerdir.
Kalemin, eserin yanına asılması adeti de vardır. Mesela 1855 yılındaki Bursa depreminde Ulu Cami yıkılınca, onun onarılması sırasında yazıların da yeniden yazılması gerekmişti. Yazı işini alan hattatlardan Abdulfettah Efendi'nin Celi kalemi, padişah Abdulmecid'in beğenisi sebebiyle mihrabın sol tarafına asılmıştı.

Sevgili Çocuklar, biliyorsunuz bilgiler bugün de değerlidir.

Ali'nin " bana bir kelime öğretenin 40 yıl kölesi olurum" sözü bugün de geçerlidir. Doğru bilgiyi araştıranların bulgularına bütün insanlar uymaktadırlar. Doğrudan kim kaçabilir.
Bugün bilgisayarlara, bilgi bankalarına bilgiler yükleyerek bilmediklerimizi de bilmeye çalışıyoruz.

Peygamberimiz demiştir ki, "Yüce Allah, bildiklerini kullanarak çalışanlara bilmediklerini de öğretir." Bilgisayarlar bu sözün en güzel örneklerindendir. İnsanlar bildiklerini kullanarak çalıştıkça, Yüce Allah onlara, bilmediklerini öğretmektedir. Şimdi suremizde yemin edilerek bildirilen şeyin ne olduğuna gelelim. Bu çok önemlidir.
Peygamberimiz Allah'tan vahiyler aldığını, Allah'ın meleğinin kendisi ile konuştuğunu söyledikçe, Mekkelilerden pekçokları ona inanmak istememişlerdi. İnananların inanmasını da hoşgörmedikleri için ne yapıp yapıp, hiç kimsenin Peygamber'e inanmamasını sağlamak istiyorlardı. En kuvvetli itirazları, Peygamber'e cin çarpmış olduğunu, onun delilik hastalığına tutulduğunu söylemeleriydi. Peygamber'in söylediği sözler dinlendiğinde, onları söyleyenin deli olamayacağını herkes anlayabiliyordu. Bunun için onlar, Peygamber'in dinlenmemesini istiyorlardı: "- Muhammed delirmiştir, onu dinlemeyin' diyorlardı. İşte Surede kaleme ve kalemle yazılanlara yemin edilerek bildirilmektedir ki, Allah'ın elçisi, deli değil, Allah'ın nimetlerine ermiş, mükemmel bir insandır. Ayetlerin açıklaması şöyledir:
"Ey Muhammed! Sen Rabbinin nimetine ermiş birisin, sen deli değilsin. Sana olan lutfumuz kesilmeyecektir. Sen yüksek bir ahlaka sahipsin. Kimin aklından zoru olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. Rabbin, yolundan sapmışları çok iyi bilir. O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir." (Ayet 2-7).

Sevgili Çocuklar, kalem sayesinde, kalemle yazılan vahiyleri bugün de rahatlıkla okuyabiliyoruz, değil mi!
Yine kalem sayesinde yazıları güzelleştirebiliyor, o yazıların en güzelleri ile evlerimizin duvarlarını süslüyoruz.
Hangimizin cebinde veya çantasında kalem bulunmaz... Kalemlerimiz çok değerlidir. Yüce Allah Qur'an'ı Kerim'de kaleme yemin etmiştir. Kalemlerinizi iyi kullanın, kalemlerinizin değerlerini bilin, onlarla güzel bilgiler yazın, güzel çizimler yapın. Haftaya dersimize Alak ve Kalem surelerinde anlatılan konularla ilgili çizeceğimiz resimleri bekliyorum.

*İnsan yazıları güzelleştirdiği gibi ahlakını da güzelleştirmeye çalışmalıdır. Yüce Allah'ımız bu surenin baş kısmında Peygamber'imizin yüce ahlakından bahsederek onu övmektedir. Onun arkadaşları ve sonraki kuşaklar kalemlerini kullanarak onun güzel ahlakıyla ilgili anılarını yazaıya geçirerek bize aktarmışlardır. Bu büyük ahlak öğretmeninden hepimizin öğreneceği çok dersler vardır. Aişe annemiz onun ahlakının Qur'an ahlakı olduğunu söyler. Biz de Qur'an'ı sık sık okuyarak kendimizi Rabbimizin terbiye etmesine sunmalıyız.

*Kalem Suresin'de anlatılan diğer ilginç bir insan tipi de Peygamberimizin Mekke'deki azılı düşmanlarından olan Velid ibnu Muğıre'nin ahlakıdır. Gerçi Qur'an onun ismini vermeksizin kötü karekterini bize tanıtmaktadır, ama onun yaptıklarını unutamayan ilk nesil müslümanları bize bu bilgiyi aktarmışlardır. Onun bütün kötü özelliklerinin başında yalancılığı anılmıştır. Zorbadır, saldırgandır, her zaman hayırlı çalışmaları baltalamak isteyen bir tiptir Velid.. İnsanların arasının bozulması için söz getirip götürmeyi çok sevmektedir. Bütün bu kötü özelliklerini görmeksizin çok erkek çocuğu olması ve zenginliği ile övünmektedir bir de. Bu insanın Qur'an gibi yüce Ahlaki değerlere çağıran kitaba aldırış etmemesi, düşmanlık göstermesi anlaşılır bir şeydir. Güya 'Qur'an öncekilerin masalı'ymış. Allah O'nun bu söylediği söz nedeniyle büyük belalarla karşılaşacağını söyler ve de öyle olur.

*Kalem suresinde Yüce Allah bize bir öykü anlatır. Güzel bir bahçeleri olan üç kardeşin öyküsünü. İbrahim öğretmenle Çarşamba günü bu öyküyü dramatize edecek arkadaşlarınızla hazırlık çalışmalarımız olacak. Ben sizlere bu surede hatırlatılan bir Paygamber kıssasınından da kısaca bahsetmek istiyorum. Halkına uzun süre doğruluk konusunda konuşmalar yapıp , onlarda bir düzelme görmeyince küserek şehri kerkeden Yunus Peygamber'in öyküsünü. Bindiği gemi batar ve onu büyük bir balık yutar. Peygamber balığın karnında Allaha yalvararak yanlış yaptığını itiraf eder. Allah'da onu kurtarak tekrar hayata dönderir. Bizler de görevlerimizde asla savsaklamaya gitmeyelim. Yunus Peygamber görevine devam ederek önemli başarılar kaydeder.

sayfanın tamamını okumak için butona tıklayınız

sayfanın devamı
MİHMANDAR  
 


 
 
 
 
14.11.2007 tarhinden bu güne kadar 162117 ziyaretçi (412963 klik) kişi burdaydı!



   En iyi 10 türk filmi  -  2007-2008 sezonu D.T. Oyunları  -  canlı film izle  -  Oyun Metinleri  -  Tiyatro terimleri  -  Kelebeğin Kalbi  -  Tiyatro Siteleri 

 Ana Sayfa Haberleri  -  Usta Tiyatrocular  -  SİTENİ EKLE  -  Banner ekle  -  Sayaç  -  Namaz Vakitleri 

SUFLOR Bir Kültür ve Sanat Sitesidir  ______________________________ Copyright © SUFLOR.TR.GG - Telif Hakları Adnan KUŞ.' a Aittir.________________________________ 14 / KASIM / 2007


Bir kişinin veya bir eserin bu sitede bulunması, bu siteyi hazırlayanların bu kişiyi desteklediği anlamına gelmez. Bu sitenin amacı bu eserleri kullanıcılarının değerlendirmesine sunabilmektir. Sahibinin herhangi bir isteği olursa, eser siteden derhal kaldırılacaktır.


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol