tiyatrom kardelen
PAYLAŞMAK GÜZELDİR  
  ANA SAYFA
  MÜZİĞİM
  TİYARO TARİHİ
  TİYATRO TERİMLERİ
  DİKSİYON EĞİTİMİ
  SES EFEKTLERI
  TİRATLAR
  OYUN METİNLERİ
  TIYATRO KITAPLARI
  GELENEKSEL OYUNLAR
  ORTAOYUNU VE KARAGÖZ
  NASREDDİN HOCA
  BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ
  PORTRELER
  EBRU SANATI
  EBRU SANATI VİDEOLARI
  USTA ELLER
  ATATÜRK'E GÖRE...
  => türk genci nasıl olmalı
  YAZARLARDAN
  ŞİİRLER
  LÜTFEN OKU
  RESİMLER
  KELEBEĞİN KALBİ
  FİLM İZLE
  TUGRALAR
  2007-2008 SEZONU DT.OYUNLARI
  EN İYİ 10 TÜRK FİLMİ
  TİYATRO SİTELERİ
  ANA SAYFA HABERLERİ
  USTA TİYATROCULAR
  TÜRK HALK MÜZİĞİ ÇALGILARI
  NAMAZ VAKİTLERİ
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  ZİYARETÇİ SAYISI
  Gönül Dostları.. SİTENİZİ EKLEYİNİZ
  BANNERLERİMİZ
Ne yapsalar boş........................
göklerden gelen bir karar vardır
türk genci nasıl olmalı

 

CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK GENÇLİĞİ

 

Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sona ermesinin ardından, yurt içinde çok daha önemli bir mücadele başladı: Bağımsızlığını kazanan bu yeni devleti güçlendirmek ve yükseltmek. Bu dönemde kültürel, ekonomik ve toplumsal pek çok reformun aciliyetle yapılması ve bu reformların toplum tarafından kabul görmesinin sağlanması gerekiyordu. Atatürk bu dönemde genç nesil üzerinde önemle durmuş, gençliğin eğitimi ve bilinçlendirilmesi öncelikli konular arasında olmuştur. Cumhuriyet'in ilk yılları, başta Atatürk olmak üzere, devlet adamları ve aydınlar için "gençliğin Cumhuriyet'in koruyucuları" olduğu anlayışının hakim olduğu yıllardır. Cumhuriyet gençlere emanet edilmiş ve bu konuda gençliğe büyük ümit bağlanmıştır. Atatürk bu büyük hedefini ise şu şekilde tarif etmişti:

Benim için bir tek hedef vardır. Cumhuriyet hedefi. Bu hedefe varmak için, belirli yoldan yürüyen arkadaşların başarılı olması için, tutulan doğru yolda, namuslu yolda çok çalışmak ve etkin olmak gerekir.

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında kazanılan başarıların, Türkiye'nin geleceğinin çok aydınlık olacağının en önemli işaretleri olduğuna inanıyordu:

Sizin gibi gençlere malik bulundukça, bu vatan ve milletin, şimdiye kadar elde etmeyi başardığı zaferlerin üstüne çok daha büyük zaferler elde edeceğinden şüphe etmiyorum

Bağımsızlık mücadelesi ile elde edilen zafer, uzun yıllardır devam eden savaşlardan, ekonomik, politik ve sosyal alanlarda yaşanan büyük çöküşten çok önemli dersler alınmasını sağlamıştı. Bu dersler, hem Cumhuriyet ilkelerinin değerinin ve öneminin kavranmasını sağlayacak, hem ülkemizi bir daha benzer bir duruma düşmekten koruyacak, hem de yine benzeri olaylarla karşılaşılması durumunda bu sıkıntıların nasıl aşılacağını bizlere gösterecek önemli derslerdir. Atatürk de, özellikle gençlerin, Kurtuluş Savaşı boyunca kazanılan tarihi tecrübeleri çok iyi değerlendirmeleri gerektiğine dikkat çekmiştir. Atatürk'e göre, bu tecrübeler gençleri olgunlaştırmış ve onları, sorumluluklarının önemini kavrayabilecekleri bir konuma getirmişti:

Gençlerimiz ve aydınlarımız ne için yürüdüklerini ve ne yapacaklarını öncelikle kendi düşüncelerinde iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilir bir hâle getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır. Ben çok ümitliyim ki, gençlerimiz bunu yapacak derecede yetişkindir. Biliyorum ki ihtiyarlarımız gibi gençlerimizin de tecrübeleri vardır. Zira milletimizin yakın senelere ait gördüğü acı dersler, yakın yılların en yoğun olaylar ile dolu oluşu, devrimizin gençlerini eski devirlerin ihtiyarları kadar ve belki onlardan fazla olayın şahidi, dolayısıyla gençliğimizi ihtiyarlar kadar tecrübe sahibi yaptı.Herhangi bir gencimiz yaşadığı devrin belki üç katı oranında olaya şahit olduğu için her gencimiz üç misli yaş sahibi sayılabilir, onları da ihtiyarlar gibi tecrübeli kabul edebiliriz. Gençliğimizin sahip oldukları bu tecrübelerden istifade ederek çalışkan, memlekete faydalı ve büyük imanla donatılmış olarak vazifelerini hakkıyla yerine getireceklerine eminim.

Biz her şeyi gençliğe bırakacağız... Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.

Cumhuriyet'in övüncü olan Türk gençliği, Türklük bilincinin doruğa ulaştığı Atatürk döneminde, dinamik, çalışkan, bilimi kendine yol gösterici tanımış, çağdaş, her şeyini ulusuna adamış, ulusunu uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmayı kendisine ülkü edinmiş bir gençlikti. Ulusun gerçek gücünü ve enerjik cevherini temsil ediyordu. Nitekim ilerleyen yıllarda Türk gençliği Atatürk'ün bu güvenini boşa çıkarmamış, yıkılmış ve harap olmuş vatan topraklarından, ilerlemiş ülkeler seviyesine ulaşmak için gücünün son noktasına kadar çalışan bir güç haline gelmiştir. Özellikle de Cumhuriyet'in kuruluşundan Atatürk'ün aramızdan ayrıldığı 1938 yılına kadar geçen süre Türk Milleti'nin çağdaş bir ülke olma amacıyla büyük reformlara imza attığı, dinamik bir dönem olmuştur. Atatürk'ün Türk gençliğine hitap ettiği bazı konuşmaları şu şekildedir:

Gençler için vatanî işlerde ölmek söz konusu olabilir. Lâkin korkmak asla! (1919)

Gelecek için hazırlanan vatan evlâtlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakârlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.

Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyet'i biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

Atatürk gösterdiği yola uydukları takdirde, gelecek nesilleri güzel günlerin beklediğine de değinerek gençleri bu yolda kararlı adımlarla ilerlemeye teşvik etmiştir.

Asla şüphe yoktur ki Cumhuriyet'in gelecek evlâtları bizden daha çok rahata kavuşmuş ve bahtiyar olacaklardır. (1927)

Atatürk'ün Türk gençliğine inancını ve güvenini gösteren bir önemli olay da Hatay davası sırasında gerçekleşmiştir:

Fransız komiseri Ponçet Ankara'yı ziyareti sırasında, Ankara Palas'a uğrayan Atatürk ile karşılaşır. Atatürk Ponçet'yi masasına davet eder. Günün önemli sorunu Hatay meselesidir. Fransız Hükümeti zorluklar çıkarmakta, bu sorunun barış içinde çözülmesine engel olmaya çalışmaktadır. Atatürk masasında bulunan Ponçet'ye şu şekilde hitap eder:

- Hatay işi benim şahsi davamdır ve Beni üzüyorsunuz. Korkarım ki beni, meseleyi başka türlü halle mecbur bırakacaksınız.Atatürk bu sözleri yüksek sesle Türkçe söylüyor ve çevresindeki insanlar da onu dinliyordu. Atatürk'ün Fransa'nın Suriye komiseri Ponçet'ye karşı "beni üzüyorsunuz" sözü salonda çok geniş bir etki oluşturdu. Orada bulunan bir genç ayağa kalkarak, oldukça yüksek bir sesle şöyle dedi:

- Atatürk üzülme, arkanda biz varız!

Atatürk yerinde başını sesin geldiği tarafa doğru çevirdi. Kaşları kalkmış, çehresi sevgi ile dolu olarak gence şöyle cevap verdi:

- Biliyorum çocuğum, onu bildiğim için ki böyle konuşuyorum."

Bu örnekten de Atatürk'ün arkasında gençlerden oluşan büyük bir kuvvet olduğunu bildiğini anlarız.


Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istikbalini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet, muhafaza ve müdafa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedbahtların olacaktır. Bir gün, istikbal ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyet'ine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevliler siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakru zaruret içinde ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Mustafa Kemal ATATÜRK



TÜRK GENÇLİĞİNİ TEHDİT EDEN PROGRAMLAR


Magazin diye sunulan rezilliklere aldanan, kontrolsüz hayatlara özenen gençler batakta. Çoğu 15’ine gelmeden enkaza dönüyor




MAGAZİN programlarını izlemeyen var mı? Hangi kanalı açsanız onlarla karşılaşıyorsunuz, haberlere bile aynı magazinel tipler giriyorlar. H A bu programların kraliçesi! Aşk yapıp, olay çıkartarak, sevişme mekânını tuvaletlere taşıyarak paraya para demiyor. Yunanlı Yorgo’yla öpüşmeleri, eşcinsel adasında yaşadıkları her gün karşımızda. H’nin ne iş yaptığı belli değil, bir dönem “Modacıyım” diye gezindi, sonra şarkıcı olmaya kalkıştı, sonunda garip aşkların kızı oldu. H’yi havaalanında gördüm, bütün gençler çevresindeydi, sorular soruyorlar, hatıra fotoğrafları çektiriyorlardı. Önemliydi; Çünkü ünlüydü. Zaten günümüzde ün yap da ne yolla yaparsan yap, kimse aldırmıyor. H ile bitmiyor magazinin işi, kim kiminle ne yapmış, kim kiminle aşk yaşamış, kim kime ne söylemiş, kim kiminle tartışmış bunları izliyoruz. Yetmiyor, ünsüz gençler de görülüyor. Bodrum’da, Antalya’da, Marmaris’te, Çeşme’de varla yok arası mayolarının sergilediği bedenleri, ellerinde içki şişeleriyle her türlü çılgınlığa yelken açan gençler bunlar... Umutları, ünlüler kervanına katılmak, bunu başarırlarsa bir üniversitede doktora yapmaktan çok sevinecekler, hem böyle bir dünyada eğitimi, doktorayı kim takar aklına!




Utanma duyguları körelmiş
Henüz ondörtlerinde-onbeşlerinde; ama yaşamın en çirkef alanının tam göbeğindeler. Hepsi birer H, hepsi birer magazin yıldızı. Görüntüleriyle ve yaşadıklarıyla gurur duyuyor, kimseden korkuları, çekinmeleri olmadığı, en önemlisi de utanma duygusunu kaybettikleri için de kameraların karşısına balıklama atlıyorlar. Bu ülkenin yasaları var. Küçük yaştakilere içki vermek yasak, ama kontrolsüz bir ülkede, yaş sorulmadan gece kulüplerine alınanlar, oralarda fütursuzca eğleniyorlar. Yaşananlara ne emniyet güçleri dikkat ediyor, ne de aileleri... Çok değil geçen sene P A adında bir manken kendinden çok küçük, çocuk yaşta bir delikanlıyla yatak odası pozları veriyor, Bodrum koylarında aşk yaşadığını sıkılmadan anlatıyor, bol bol magazin medyasının ve paparazzilerin konusu oluyordu.
Aile: Kimlerle dans ettin?
Pek çok aileyle konuşuyorum, kızlarını merak etseler de özgür bırakacaklarmış, çağdaş dünyanın kuralı buymuş. Tatile giden onüç yaşındaki kızlar evlerine sabahları dönüyorlar, anne-baba da tepki göstermiyor, “Ne içtin, neden geciktin?” sözleri yerine “Kimleri gördün, kimlerle dans ettin?” sorularıyla açıyorlar kapıları. Ünlülerle olmak, onların yaşadıklarını yaşamak en geçerli yaşam tarzı olarak kabul edildiğinden, bunun dışına çıkmaları olanaksız! Magazin programları okul oldu, ülkeyi ve ahlâk anlayışını değiştirmenin yöntemi oldu, iyi-ahlâklı-bilgili gençlerin yerine hafif-dağınık-hızlı-seksi gençleri yetiştirmenin rehberi oldu.
Zenginle aşk yaşamamak ayıp
Ahlâk anlayışı değişince bu toprakların ayıpları da değişti. Yeni ayıplardan birkaçını sayayım isterseniz:
Yazın Bodrum’a gidememek, lüks plajlarda sere serpe yatamamak
Televizyonlarda her gece tanıtılan ünlü mekânlarda bir gece olsun geçirememek, ünlülerle bakışıp içki içememek.
Selülitleriyle ünlü kişilerden birini bile göremeden geri dönmek
Her yıl değişen, narlı, kolalı, tropikal meyveli kokteyllere uzak kalmak
Zengin birini bulup aşk yaşayamamak
Paparazzi programlarında tek karelik bir görüntüyle olsun yer alamamak
Geleceklerini yok ediyorlar
Zengin aileler yaz başında koşarak gittikleri yazlık mekânlarda çocuklarının ceplerine paraları doldurup onlara “en iyi hayatı (!)” yaşatmayı hedefliyorlar. İyi yaşamın içinde içki var, serbest aşk var, hatta uyuşturucu, extacy denilen cinsel isteği artıran haplar var. Ailelerin izniyle bu mekânlara gönderilen, yönlendirilen çocukların yaşları ne yazık ki onbeşi geçmiyor. Kızı da erkeği de henüz çocuk denecek kadar genç. Ve daha kötüsü, ekonomik durumu iyi olmayanlar, kendini geri kalmış hissedip, onlara özenenler, özentiyle kalmayıp kaçarak, yalanlara başvurarak bu yaşama balıklama dalanlar, geleceklerini yok edenler...
Ortadirek, göbeği açığa özeniyor
Dar gelirli ailelerin çocukları mutsuz. Yaşıtları Bodrum’da, Marmaris’te, Çeşme’de, Antalya’da sere serpe eğlenirken onlar tatil beldelerine gidemiyorlar. Yaz sıcağında ailelerinin dizinin dibinde oturmaya mahkûmlar! Ne tanga mayoları var, ne de selülitsiz bacaklarını sergileyecekleri lüks, ünlülerin kol gezdiği, bütün marifetlerini birlikte yaşayacakları renkli minderlerle dolu bir “beach”... Unutmaya çalışsalar, derslerine, ülke gerçeklerine yönelseler de nafile! Televizyon denilen canavar, ille de oraları gösteriyor. Gençlerin dünyayı umursamadan yaşadıklarını, maceranın kol gezdiği kulüplerdeki eğlenceleri, aşklarla üne kavuşulduğunu, dansla, tatlı hayatla kendilerinden nasıl geçtiklerini, hele giyimlerini... Çocuk bedenlerde, estetik ameliyatların izleri görülmüyor, onyedisinde göğüs büyütenler, kaşlarını kaldırtanlar, kalçalardaki yağlarını aldıranlar el üstünde. Bu ortamda sırtı kapalı bir giysiyle kimse dolaşmıyor, göbeği açık olmayanlar ayıplanıyor ve ünlü diye tanıtılan kocaman arabalı erkekler bu kızlara ilgi gösteriyorlar. O zaman diyorlar, neden ben değil de, onlar?
Ruhu satılmış programlar
Magazin programlarını izlerken aklıma yıllar öncesinde yayınlanan ve çıplakları sergileyen ucuz erkek dergileri geliyor. Onların amacı genç delikanlıları anlık ve yapay mutluluklara ulaştırmaktı. Şimdikiler daha tehlikeli. Yaşam biçimlerini değiştiriyor, yapamayanları geri kalmış sınıfına sokuyor, fakiri-genci tüm gençliğin aklını karıştırıyor. Televizyonlar ve magazin programları, gençlerin ve toplumun ruhlarını satın alan Mephisto gibi; geriye enkaz bırakıyorlar. Ama bunu ne anneler görebiliyor, ne de gençler. Çünkü bu dünyada düşene kimse bakmıyor, gözler yalnızca tepedekilerde...







 




ANA SAYFAYA DÖN

sayfanın devamı
WWW.SUFLOR.TR.GG


MİHMANDAR  
 


 
 
 
 
14.11.2007 tarhinden bu güne kadar 162107 ziyaretçi (412941 klik) kişi burdaydı!



   En iyi 10 türk filmi  -  2007-2008 sezonu D.T. Oyunları  -  canlı film izle  -  Oyun Metinleri  -  Tiyatro terimleri  -  Kelebeğin Kalbi  -  Tiyatro Siteleri 

 Ana Sayfa Haberleri  -  Usta Tiyatrocular  -  SİTENİ EKLE  -  Banner ekle  -  Sayaç  -  Namaz Vakitleri 

SUFLOR Bir Kültür ve Sanat Sitesidir  ______________________________ Copyright © SUFLOR.TR.GG - Telif Hakları Adnan KUŞ.' a Aittir.________________________________ 14 / KASIM / 2007


Bir kişinin veya bir eserin bu sitede bulunması, bu siteyi hazırlayanların bu kişiyi desteklediği anlamına gelmez. Bu sitenin amacı bu eserleri kullanıcılarının değerlendirmesine sunabilmektir. Sahibinin herhangi bir isteği olursa, eser siteden derhal kaldırılacaktır.


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol